YAŞANMIŞ HAVACILIK HİKAYELERİ 2
Tarih:16 Temmuz 1979 saat 06.00..
Yer: Türk Hava Kurumu ,Ankara Etimesgut Havaalanı..
Plt.Celal Delikoç,Metin Ertokuş,Tamer Tekin,Vedat Liman,Hasan Çakmak ve Öner Şen..
Bir pilot ve 5 yolcu kapasiteli pervaneli,tek motorlu TC-CAJ kuyruk isimli ‘Cessna 206’ model 300 beygir gücündeki uçak sabahın erken saatlerinde görev için hazır beklemektedir. Ancak bu sefer görevi yolcu taşımak değildir. Önde pilot bölümünde iki pilot koltuğu hariç ,dört koltuk ve arka kapı sökülmüştür. Hava sabahın serinliğinde güzel ve açık,rüzgar sakin,görüş tamdır. Havacıların tabiri ile ‘cavok’tur.Yaz günü için ideal uçuş ve atlayış havasıdır.
Paraşüt milli takımın aday kadrosu o günlerde Romanya’da yapılacak Balkan Ülkeleri paraşüt şampiyonası için hazırlık atlayışları yapmaktadır. Türk Hava Kurumu’nda görevli,paraşütçü kökenli pilot Celal Delikoç ile beraber 5 milli takım paraşütçüsü de hazırdır. O sene yapılan Türkiye paraşüt yarışmalarında en iyi derece yapan paraşütçüler milli takım kadrosuna çağrılmışlardı. Hepsi de Hava Kuvvetleri takımından olup asker kökenlidir.
Pilot ve 5 paraşütçü birazdan uçuş ve atlayış için son hazırlıklarını tamamlarken aynı zamanda,yapacakları görevle ilgili en ince detaylarına kadar planlarını yaparlar. Ön brifinglerini on beş dakikada bitirirler.Herbirinin 1000 civarında atlayışları vardır,ve çok tecrübelidirler.
Kalkış için tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra Pilot Celal Delikoç kokpitte yerini alır,sırtında yalnız paraşütçüleri atma görevinde kullandıkları paraşütü vardır. Daha önceleri bu göreve çıkan pilotlarda paraşüt takma kuralı uygulanmamaktaydı. Ama yeni çıkan bir emirle pilotlara da sadece bu görev sırasında paraşüt kuşanma mecburiyeti getirilmişt.6 personel uyandıkları andan itibaren başlayan,salgıladıkları adrenalin tesiri altındadırlar. Bunun etkisiyle sabah mahmurluğunu üzerlerinden çabuk atmışlardır.. Sırtlarındaki paraşütlerinin,kıyafetlerinin,kasklarının ve yükseklik göstergelerinin( altimetre) ayarlarını ve son kontrollerini yaparlar. Herbiri sırt kontrollerini diğer bir arakadaşına yaptırmaktadır.Omuz ve bacak bağları tekrar kontrol edilir,sıkılır ve boşlukları alınır. Tek sıra uçağa binerler ve sökülen koltukların olduğu bölüme ,yere otururlar. Her eğitim uçuşunda olduğu gibi tam paraşüt techizatı ile uçuş başlar.
Takım kaptanı Metin Ertokuş uçağın arka taraftaki açık kapının yanında yüzü uçağın ön tarafına dönük vaziyette yerini alır. Hafif serin havada, uçak homurdanarak pistte koşturmaya başlar ve 20-25 saniye sonra havalanır. Uçak maksimum güçte tırmanmaya başlamıştır.
Pilot hafif bir benzin kokusu alır.Altlarında pist bitmiştir ancak henüz yerden yeteri kadar yükselememişlerdir. Pilot kapı sökülmüş olduğu için, kokunun dışarıdan egsozdan geldiğini düşünür. Fakat göstergelere baktığı sırada akışmetreden,motora giden yakıt miktarında azalma olduğunu fark eder. Halbuki kalkışta ve inişte kullanılan, motora giden yakıt akışını hızlandıran pompayı açmıştır. Kalkıştaki tatlı heyecan yerini endişeye bırakmıştır.
Pilot, soğukkanlılıkla henüz 300 m.yükseklikte olmalarına ragmen arkaya dönerek takım kaptanına bakar. Kısa bir an göz göze gelirler ve anlaşırlar. Aynı anda sağ tarafta boş olan ikinci pilot.koltuğunun önünden içeriye bir alev topu girmiştir. Bu ara ‘terk et’ komutu verilir ve paraşütçüler teker teker çok hızlı bir şekilde uçaktan atlar. Uçaktan seri olarak birbirine sürtünerek çıkış yapan 4 paraşütçü saniye kaybetmeden ana paraşütten daha çabuk açılan yedek paraşütlerinin deklanşörünü çekerler.
Hersey tekerleklerin pistten kesilmesinden itibaren 1 dakika sonra gelismiştir. Bu arada bacaklarının arasında ısıyı farkeden ve ayaklarına baktıgında iceriye girmeye çalısan alevleri gören Delikoç,acil durumda yapılacakları aklından hızla geçirir. Pilotlarda ortak bir duygu olan,ucağı kurtarma fikri bu koşullarda imkansız olduğu için vaz geçer. Uçak tırmanmayı bırakmış süzülüşe geçmiştir. Uçağın yönü zırhlı askeri birliğe doğrudur. Birlikte bulunan binlerce asker sabah içtiması için toplanma sahasındadırlar. Zaman yoktur. Son bir hamle daha yaparak uçağın yönünü boş araziye çevirir,yakıtı ve motoru hızla kapatarak alevlerin arasından arkaya dogru yürümeye çalışır.
O arada daha atlamamış olan Tamer Tekin onu sol omzundan tutugu gibi sağ arka taraftaki açık olan kapıya çeker ve kendisini pilottan 1 saniye önce boşluğa bırakır. Arkasından da pilot kapıdan fırlar.
Ancak uçağı son terkeden iki arkadaş paraşütünü, açılması gereken irtifa seviyesinin de altında açar. Kubbe tam dolmamıştır ve bu iki kişi paraşütleri tam dolmadan ayakları topraga temas etmiştir. Bacakları birbirine yapışık şekilde yere çok sert vururlar. Yere teması yumuşatmak için yapması gereken 5 nokta taklasını gerçekleştirmişlerdir
Yaşamla ölüm arasındaki zamanda panik olmamıştır ancak,korku havacılarda hep vardır. Plt.Delikoç vucüdundaki yoğun acıyla kıvranır. Agzında kan gelmektedir. Aynı saniyelerde ucak, düştükleri yerden 300 metre ileride boş biryere yere çakılarak içinde 300 litreye yakın 130 oktanlık yakıtı ile infilak eder. Böyle bir olayla ilk defa karşılaşan askeri birliğin iki tel örgü nöbetcisi pilotun yanına gelirler,yerde yatan pilotun karşısında şaşkın vaziyette bakmaktadırlar. Diğer görevliler koşarak gelir. Ambulansın gelmesi beklenir. Az ilerisine kendinden birkaç saniye önce onun gibi sert vuran ama daha az yaralanmış Tamer Tekin o haliyle,Celal diye bagırarak yanına gelmeye çalışmaktadır. Ancak bacaklarındaki acıdan yürüyemez ve ambulansa binerken bayılır.
Hastanede yapılan tetkikler sonucu kaburgalarında kırık,kol ve bacaklarında yaralanma olduğu anlaşılır. İlk önce atlayan Metin Ertokuş,Vedat Liman,Hasan Çakmak ve Öner Şen’in inişlerinde herhangi bir sıkıntı olmamış,yere sağlıklı inişlerini yapmışlardır. Delikoç’un agzından gelen kanın sebebi ise yere parasut tam havayla dolmadıgı ıcın cok sert vurmus ve pilot dilini sert bir sekilde ısırmıştır.
2 gün hastanede kalan pilota daha sonra parasütünü göstermişlerdir. Pilot paraşütü, yıllarca kılıfında katlı durmaktan hırpalanmış,24 diliminden, 8 dilimi patlayarak yırtılmıştır.Pilotun yükseklik az olduğu için uçaktan atlayıp,paraşütünü açması ile yere vurması arasında dört-beş saniye vardır.Bu kazadan sonra dili ağır hasar görmesine rağmen bu durum pilotun geri kalan hayatında dilediğince konuşmasına mani olamamıştır.
Havacılıkta çok ender yaşanılan bu tip kazalarda uygulanan eski bir gelenek vardır .Yaşamak için,son çare olarak uçağını terk edip paraşütle atlayarak sağ kurtulan pilotlara sembolik bir ödül olan Silver Caterpillar ‘Gümüş Tırtıl’ rozeti verilir.Delikoç’un ise havacılık camiasından,hala bir gümüş tırtıl (ipek böceği) rozeti alacağı vardır.
Paraşütçülerin ve pilotların,ipek böceklerine sonsuz saygıları ve sevgileri vardır.Tırtıllar, minik halleri ile yüzlerce hayat kurtarmışlardır..Çünkü atladıkları paraşütler eskiden dayanıklı ve sağlam olması için ipek böceklerinin ürettiği ipekten yapılırdı..
Uçak kazaları 4 ana sebepten dolayı olur.Bunlar:pilot hataları,teknik arızalar,meteorolojik sebepler ve bilinmeyen sebeplerdir..Bunlar kazaya tek tek sebep olabildikleri gibi ,birkaçı da birleşerek kazayı oluşturabilir.
Motorda yangının çıkış sebebi ise onbeş yirmi günlük araştırmadan sonra ortaya çıkar.Uçagın yanmış enkazı bir araya getirilir,ilgililer dinlenir,parçalar ve bakım raporları uzmanlarca gözden geçirilir.Konuyla ilgililerin ifadelerine başvurulur.Pilotun ve paraşütçülerin saglık ve egitim çalışmaları incelenir.Aynı şartlarda,aynı marka uçakla uçuşun tekrarı yapılır..Neticede yetkililerce hazırlanan ‘kaza kırım raporunda’; kazanın yakıt hortumunun karbüratöre bağlantı bölümündeki cıvatanın gevşek olması sebebiyle,sıcak motorun üzerine benzin sızması neticesinde olduğu anlaşılır ve TC-CAJ uçağı yanarak düşüş sebebine ‘teknik arıza’ yazılır.
Uçak kaybedilmiştir ama pilot ve paraşütçülere birşey olmaması sevindiricidir.Daha sonra aynı havacılar görevlerine yıllarca başarıyla devam etmişlerdir.Hep çalışan uçaklardan atlayan bu ekip,hayatlarında ilk ve son defa ,yanan bir uçaktan atlamışlardı.
Celal Delikoç hastaneden çıktıktan sonra istirahat etmek üzere evine gelir. Bütün arkadaşları ‘geçmiş olsun’ ziyaretlerinde bulunurlar. Kendisine düşen uçaktan aldıkları, iki karış büyüklüğünde erimiş bir metal parçayı hediye ederler.
Haa bu arada, bu önemli kaza,Milli Paraşüt Takımı’nın Romanya’daki şampiyonaya gitmelerini engellemez. Sanki kaza geçiren onlar değilmiş ve hiç bir şey olmamış gibi yarışmalara giderler ülkemizi temsil ederler. Yarışmaların sonunda iyi derecelerle yurda dönerler. Bu beş paraşütçü arkadaş,yıllarca,herbiri binlerce atlayış sırasında heyecanlı birçok olay yaşarlar.Yüzlerce anı ve ,vücutlarında birkaç kırık kemikle seneler sonra mesleklerinden emekli olurlar.
Ama havacılık aşklarını söndüremediklerinden emeklilik yaşantılarında takip ettikleri paraşüt şampiyonalarında atlayış yapmasalar bile genç paraşütçülerle sık sık bir araya gelirler.
Yaşantımda tanıdığım bütün paraşütçülerin arkadaşlıkları ve birbirlerine tutkunlukları çok güçlüdür.Zor şartlarda oluşan arkadaşlıklar, daha güçlü bir bağ oluşturuyor diye düşünürüm.Tanıdıklarıma çoğu kez ‘niçin bu kadar büyük bir zevkle atlıyorsunuz’ diye sordum..’Hele uçağın motoru çalışıyorsa’.. Aldığım cevap: ‘güçlü bir tutkunun tesiri ile’ dediler. Güçlü bir tutkunun tesiri mi yoksa ,güçlü bir tutkunun esiri mi hala anlamış değilim..
Bülent KILIÇTEPE